1989 yılının 20 Ocak’ı... Ocak ayının en kara , kalbimize bitmeyen özlemi, dinmeyen acıyı yükleyen o acı gün... Samsunspor taraftarının hiçbir zaman unutmadığı, ne yapsa haklarını ödeyemeyecekleri şehitlerini kucaklayıp onların bıraktığı o şanlı armaya sahip çıkma , daha çok sahiplenme günü. ilk günkü gibi hep yürekten, saf ve temiz duygularla, SADECE SAMSUNSPORLU olmanın gururuyla... 2014 yılının Ocak ayı yine... Bir fikir gelişir düşüncelerde.20 Ocak şehitlerimizi hak ettikleri gibi kusursuzca anmaktır asıl hedef. Bir araya gelinir. Ortaya nasıl bir şey koyalım diye düşünülür. “Böyle mi olsun yoksa böyle mi ?. Öyle olmaz şöyle olsa daha etkili olur” denilir. Maddi kaynak yaratılmaya çalışılır. Bir lira, 5 lira, 10 lira toplanır. Damlaya damlaya göl olur misali... Bir kez kafaya konulduysa yapılacaktır proje. Tasarım yapılır ve karar verilir nasıl olacağına... Dedik ya bu taraftar işi sadece taraftarın katkısıyla yapılacak. Başka türlüsü düşünülebilir mi hiç ?
Düşüncelerde 3D koreografi vardır hep. Ancak maddi destek beklendiği kadar sağlanamaz eksik kalır. Eksik kalması burukluk yaratır , kusursuz olacak bundan şüphe yok ama insanın zoruna giden hak ettikleri gibi en güzelini yapamayacak olmaktır.Kartonlar katlanmaya başlanır. Bir balya iki balya üç balya derken 7000 karton katlanır. “Nasıl olsun iki şerit mi geçsin yoksa üç mü ? Keşke 3D olsaydı olabilseydi ? Acaba olabilecek mi yetişecek mi paramız ? Dur bakalım gün doğmadan neler doğar” denilir.Denildiği gibi de olur işte. Samsunspor’a yürek vermiş SADECE SAMSUNSPOR diyebilmiş bir arkadaşımız “ bu zamana kadar hiçbir koreografinize yardım edemedim kusuruma bakmayın 20 Ocak koreografisine benden 1500 TL “ der. Planlar değişir. Kumaşlar , boyalar alınır. Pankartlar boyanacaktır.İçimizde bir heyecan ilk kez maça giden Samsunspor taraftarı gibi . Hani o merdivenleri çıkarken yeşil çimi görürsün ya hani maçın en stresli ve heyecanlı dakikasıdır goller kaçar ve sen hop oturur hop kalkarsın ya aynı öyle işte insanın içinde tarifsiz bir heyecan ve uçuşan kelebekler mi karıncalar mı sen söyle işte.
Koreografinin en önemli yeri de müzik tabi. Ne olabilir ne olabilir düşünceler düşünceler. Kırmızı Beyaz Siyah renklere gönül vermiş kardeşimiz “Geçen gün Teoman abimizin youtube’da videosunu izledim. Ne güzel video yapmış Teoman abim”der.. “Hiç sorma orada arka planda çalan bir şarkı var. İsmi Seha Okuş vardı ya hani Hasretinle Yandı Gönlüm. Onu yapalım ne dersiniz ? “ Yanmıyor mu abi gönlümüz? Özlemiyor muyuz seksenleri Mete’yi Muzafferi Tomiç’i Nuri’yi ve o 11’i. Hiç görmeyip de hissetmiyor muyuz onları? Koşmuyorlar mı sahada. Giymiyorlar mı o formayı? Muzaffer hala vuruyor abi uçan kafayı, Nuri Asan işte hala kenarda, Ya Mete Galatasaray’a attığı voleyi hatırlamıyor musun , ya Tomiç o yumuşak paslarını yine atıyor işte . “Hasretinle Yandı Gönlüm çalsın abi”. “Tamam hasretinle yandı gönlüm olacak”. Alınır rulolar, boyalar; açılır kumaşlar başlar şehitlerimizin çizimi. Herkes işin bir ucundan tutar işini en iyi yapanlar gibi. Kusursuz olmalı dedik ya boya damlamamalı, yanlış yapılmamalı, her şey mükemmel olmalı. Onlara yakışır onlar gibi kusursuz... Canlarını hayatlarını, umutlarını verdiler. Ben nasıl olur da o boyayı damlatırım. Nasıl olur da yanlış yaparım. “Uğur aynen öyle kardeşim Aynen öyle boyamaya devam. Çok güzel olacak çok.”
Kartonları yerleştirmek de var tabi işin içinde. 7000 kartonu tek tek koltuklara yapıştırmak, her biri için eğilmek, her biri için bantları yapışmış mı diye kontrol etmek, bazen bant yemek, bazen üşütmek, bazen de beli tutulmak... Feda olsun Samsunspor’a canımız, ötesi var mı hiç? Yerleştirdik bunu da başardık. “Çekelim mi abi bir pankartı nasıl duracak acaba ? Vay canına bu nasıl bir şey oldu abi. Mükemmel olacak.” Görüntü karşısında güzellikten çıldıran mı yarın için sabırsızlanan mı, bir an önce maç günü gelsin diyen mi yoksa ya abi olmazsa olmalı güzel olmalı diyeni mi dersin. Samsunspor’a sevdalıyız ne yapalım en iyisini düşünmek boynumuzun borcu...
Maç günü gelir çatar. Heyecan inanılmaz. Gece uyku tutmaz. “Yağmur mu yağıyor abi dışarıda? Meteoroloji ne diyor atıştırıyor mu ya biraz. Atıştırmasın yağmasın Allahım ne olur yağmasın. Ne olur kartonlara bir şey olmasın. Olmalı işte kusursuz olmalı. Mükemmel olmalı. Bu olmalı ALLAHIM bu olmalı. Ne olur yüzümüzü kara çıkartma.” Sabah olur. İlk iş stadyuma koşmak olur sevgiliye koşar gibi... Kartonlar sayılır , bantlar tekrar yapıştırılır. Tek tek eksik var mı bakılır varsa tamamlanır. “Hadi Stadyuma girelim dayanamıyorum abi . Bir şey olacak olmayacak diye korkuyorum. Karton taşımak yasak. Sakın taşımayın hep beraber güzel işlere imza atacağız.” Ama bugün farklı bir durum var. Kimseden çıt çıkmıyor. Kimseden tek bir taşkınlık yok . Herkes matem havasında. Sessizlik var günümüze yakışır şekilde... Doluyor işte stadyum. “Aman Allahım sen yardım et. Sen emeklerimizin karşılığını ver bize duaları... “ Kartonlar kalkar prova başlar. “Abi nasıl oldu ? Geldi mi resim karşıdan var mı hata nasıl he abi güzel dimi güzel de. Harika olmuş olum tek bir hata yok tek bir hata....” Heyecandan koşturursun etrafa. Deli divane olursun . “İşte işte futbolcular çıkıyor. Çek abi pankartı hadi hadi aç . Asılın abi iplere. Müzikte başladı aman Allahım bu nasıl bir duygu bu nasıl bir an.” O iplere asılırken o pankart yukarı çıkarken gözlerden akan yaş... Hem mutluluk hem hüzün bir arada.... “Çekiyorlar abi karşıdan çok güzel oluyor Allah’ım. Sana şükürler olsun. İşte onlara layık olan bir koreografi işte bu abi işte bu....” Nuri Asan burada! Mete Adanır burada! Muzaffer burada! Tomiç burada! Asım Özkan burada! Salya sümük haykırırsın çekinmeden utanmadan, bir ömürlük gururla ...